top of page

Teknolojiden Değil, Bilinçten Gelen Bir Değişim...



ree

Dünya büyük bir sarsıntının içinden geçiyor. Sadece bir kıta, bir ülke ya da bir inancın sınırlarında değil; tüm insanlığın kalbinde yankılanan bir sarsıntı bu. Savaşlar, siyasi oyunlar, yalanlar, korkular... Bizi biz yapan şeyleri unutturmak için tasarlanır gibi bir düzenin içindeyiz. Şu anda bu yazıyı okuyorsan, belki sen de hissediyorsun: Bir şeyler yolunda değil. Ama bu his, karamsarlık getirmesin sana. Tam tersine, bu his seni içindeki ışığa geri çağıran ilahi bir ses olabilir.


Bizi içten içe bölen, gözle görülmeyen ama kalple hissedilen bu ayrılıklar aslında bir çağrı. Hangi dinden, inanca ya da inanmamaya sahip olursak olalım; hepimiz bu dünyaya aynı şeyle geldik: Kalp. Acıyı hisseden, sevgiyi tanıyan, merhameti bilen bir kalp. Bu yazı sana bir şey anlatmak için gelmedi; içinde zaten bildiğin ama susturduğun şeyi hatırlatmak için geldi.


Her olayın bir hikmeti vardır. Bazen gözle görmediğimiz, sadece ruhla fark edebileceğimiz bir anlamı vardır yaşananların. Ülkemizde ve dünyada olan biten her şeyi sadece dıştan izleyip üzülmek yerine, bu olayların bize ne anlattığını fark etmeye ihtiyacımız var. Belki de bu kötülük gibi görülen her şey, bizi içimizdeki iyiliğe geri döndürmek için var. Belki de yeryüzü, bir şeylerin ters gittiğini fısıldayan bir uyarıcı gibi çalışıyor.


İçinde susturduğun ama seni her gece düşündüren bir ses varsa, bil ki o ses boşuna değil. İçindeki ilahi güç, seni sadece dua etmeye değil, harekete geçmeye çağırıyor. Artık siyasi oyunların, kutuplaşmanın, nefretin bir parçası olmak değil; çözüme dönüşen, köprü kuran, şefkat taşıyan bir insan olma zamanı. Çünkü herkes aynı gemide. Çünkü bu çağrı sadece belli bir inanca değil, var olana, yaşayana, hissedene yapılıyor.


Artık başarı, sadece kazanmak değil; hangi niyetle, hangi farkındalıkla yürüdüğümüzdür. İş dünyasında da gerçek liderlik, sadece hedefe varmak değil; yolda kalpleri aydınlatabilmektir.

Hayatımıza giren herkesin bir sebebi vardır. Bize ne yapmamayı, neyi seçmememiz gerektiğini, nereye gitmememiz gerektiğini bazen sadece acılar gösterir. Ama o acının ardında bir ilahi plan vardır. Her kalp kırıklığından sonra daha derine ineriz. Her kayıpta yeni bir "ben" doğar. Bazen ölmeden önce ölmeyi, vazgeçmeyi, bürünmeyi yaşarız. Ve işte o an, içimizdeki gerçek ses konuşmaya başlar.


Başımıza gelen her şeyin bir mesaj taşıdığını fark ettiğimizde, yaşam bizden yanadır. Ve o anlarda sormayı öğreniriz: "Bu yaşadığım bana ne öğretiyor? Beni neye çağırıyor?" Her sarsıntı bir uyanış, her yıkım bir yeniden yapılanmadır. Acının içinde şükür bulduğunda, gönlünde gerçek teslimiyet başlar. Ve o teslimiyet seni ilahi planın bir elçisi haline getirir.


İçinde uyanan ışık seni yalnızca iç huzura değil; dış dünyada da etkili, vizyoner, dönüştürücü bir varlık olmaya çağırıyor. Çünkü başarı, kendini hatırlayan insanların ellerinden yükselir.

Bu dünyada artık uyanmış insanlara ihtiyaç var. Kalbini susturmayan, sezgisini bastırmayan, her canlıya aynı şefkatle bakabilen insanlara. Dini ne olursa olsun, ya da dini olmasın; bir taşın üzerine oturup göğe bakarken "ben bu dünyada neden varım" diye sorabilen insanlara. Artık izlemek değil, hatırlamak ve harekete geçmek vaktidir. Ve belki de bu satırlar, senin için bir şapka çıkarma anıdır. Sessizce düşünmek, derin bir nefes almak, içindeki sarsılmamış merkeze dokunmak...


Teşekkür et. Seni terk edene, seni incitene, seni yanıltana... Onlar seni daha derine ittiler. Daha güçlü olasın diye. Daha sade, daha hakiki bir sen ortaya çıksın diye. Ve artık bu yaşamda suçlamaktan vazgeç. Teslimiyeti seç. Yaşanan her şeyi bir ilahi ders gibi oku. Kendine dön. Görünmeyeni görmeyi seç.


Bugün senin sevgiyle verdiğin karar, senden sonra doğacak bir çocuğun dünyasını da etkileyebilir. Çünkü sen yalnız değilsin. Bu çağrı, senden taşacak. Ve dünya, senin hatırlayışınla değişecek. Çünkü sen sadece kendi hayatını değil, senden sonra gelenlerin kaderini de şekillendiren bir tohum taşıyorsun.


Toprağın altında bile bir birlik var. Ağaç kökleri birbirine haber gönderiyor. Gökyüzünde kuşlar birlikte yön değiştiriyor. Kalbinde atan şey, işte bu doğal birliğin sesi. Ve sen, bu ilahi uyumun yaşayan bir parçasısın. Şimdi, içindeki bu uyumu dünyaya taşıma zamanı.

Zihinsel zekânızla sistemi çözebilirsiniz. Ama ruhsal zekânızla dünyayı dönüştürebilirsiniz.

Şu an bu yazıyı okuyorsan, sen de çağrılanlardansın. Bu yazı bir söz değil, bir frekans. Bir titreşim. Kalbindeki bilgiyi uyandırmak için. Artık birleştirme vaktidir. Ayrılıkları değil, ortak özü hatırlatma vaktidir. Işık artık gözde değil, kalpte görülür. Ve senin kalbin bu ışığı fark ettiyse, zincir seninle başlar.


İçindeki sesi susturma. Bu dünyaya unutarak değil, hatırlayarak gelenlerdensin. Ve hatırlamak, bazen her şeyi değiştirir.

Ve belki de artık, bu farkındalıkla adım atmak, yalnızca kendi içsel yolculuğun için değil; insanlık adına da bir sorumluluk. Bu yüzden seni, e-Özgürlük hareketinin bir parçası olmaya davet ediyorum. Çünkü e-Özgürlük, sadece dijital değil; duygusal, zihinsel ve ruhsal bir özgürleşme vizyonudur. Her bireyin içindeki hakikati hatırlaması, kendi öz ışığını dünyaya taşıması için kurulan bir köprüdür.


Bu yazı sana dokunduysa, bil ki sen zaten bu hareketin doğal bir parçasısın. Şimdi birlikte büyüme, birlikte hatırlama, birlikte dönüştürme zamanı. Çünkü özgürlük, hatırlayanlarla başlar.

Sessizce fısılda: "Ben artık uyanıyorum. Ve sevgiyi seçiyorum."


Dünya bu sözü duymayabilir. Ama ruhlar duyacak. Ve oradan başlayacak her şey.

 
 
 

Yorumlar


© 2023 by E-Özgürlük 

  • Youtube
  • Facebook Icon
  • Instagram
  • Twitter Icon
  • Linkedin
bottom of page